Dilara Kirazoğlu | 28 Şubat 2021

Merhaba
arkadaşlar,
Uzun zamandır
bastırdığım, içime attığım sıkıştığım şeylerin dışarı atılması yansıması için
yapıyorum bu programı. Güleniniz, saçma bunu nasıl yogayla yapıyorsun diyeniniz
olacak zaten. 28 günün sonunda genel bir değerlendirme de yapacağım konu ile alakalı.
Mantığı üzerinde konuşacağım anladığım kadarıyla. Konunun uzmanı ben değilim.
Uzmanların videolarını da linkleyeceğim sizin için. Bu paylaşım yaklaşık iki
hafta sonra gelecek.
Katılanların yorumlarında
gördüğüm kadarıyla programa dahil olan herkes pimi çekilmiş bomba gibi. Neredeyse
herkes öfkesini kontrol edemiyor. Ben de dahilim buna. İçimde yanan söndürmediğim
bir ateş var. Kendime sinirleniyorum bir yandan. Diğer yandan da işte kendimize
güzel sözler söyleyip kendimiz ile mutlu olmaya çalışmamız gerekiyor. Bazen çok
komik paragraflar oluşturabiliyorum kendimce. Kendime kızıp aman Diloş sen bir
tanesin gibi…
Bu ortak öfke
sorunu benim kafamı biraz meşgul ediyor doğrusu. En çok öfkeyi mi saklıyoruz
içimizde acaba? Çok mu kuvvetli bir duygu yoksa karşımızı incitmekten
korktuğumuz için mi susuyoruz. Öfke duyduğumuz şeyleri dile getiremiyoruz.
Bir yandan da
öfke duygusunun insan yakınlığına etkisini sorguluyorum. Bu kadar öfke
biriktirip nasıl bu kadar yakın davranabiliyoruz insanlara. O kadar mı yapmacık
olduk ya. Sadece tüketen, karşısındakine düşünmeden yalan söyleyebilen, bu
kadar mı bireyciyiz. En iyi biz miyiz yani başka iyi yok kimse de umurumuzda
değil mi? Herkesi salak yerine koyabiliriz. İstediğimiz her şeyi yaptırabiliriz
miyiz?
Kolektif davranmayı
seven, arkadaşlarını seven ve önemsen biri olarak bana saçma geliyor. Neden
mesafeler yaratmak yerine sadece konuşmuyoruz. Eskiden ben de muhteşem birikimci
biriydim. Asla bir konudaki şikayetlerimi söylemezdim. Ne değişti? Çalışmaya
başladım. Susunca her zaman ezileceğiniz, her zaman mesaiye kalıp kendinizden fedakârlık
edeceğiniz, arkadaşlarınızdan uzaklaşacağınız bir firmada çalışırsanız
hayatınız bir anda değişir. Biriktirmenin konuşmamanın faturası büyük olunca
bir anda çenemiz açılmaya başlıyor.
Ben, siz, kardeşim
ya da toplumda herhangi birimiz öfkemizin sebebini yutarak bir yere gelemeyiz. Dışarı
vurulmayan her duygu dengemizi bozar. En azından yazılmalıdır. İnsanları kırmamak
adına söylemediğimiz her kötü özelliğin ben doğalımıza zararı olduğunu
düşünmeye başladım. Gidin öfkenizi her insana saçın demiyorum zaten size.
Sıkıştırmayın. Zarar verecek öfke patlamalarınıza sebep olan insanları
yanınızda bulundurmayın. Her insanın içini dışını bilemeyiz. Her insanın kendi
kilitli kutusu var ve zamanla biriktirdikleri o kutunun içindekini tetikleyecek
öfkesi de olabilir.
Kendinizi üzmeyin.
Mutlu pazarlar dilerim. Umarım her şeyin gönlünüzce olduğu, sadece mutlu anılar
biriktireceğiniz bir haftanız olur.
Sevgilerimle
Dilara
1 yorum
Özlem Yılmaz
24 Ocak 2021 - 03:10
Bu dönemde çoğu insan evde olduğu için içindeki duyguları net olarak gördü. Her şeyi içimize atmak sadece kendimize zarar veriyor. Uzun zamandır içime bir şey atmıyorum. Insanlara düzgün bir üslupla söylüyorum ister dinlesinler ister dinlemesinler
Yorum Yap
Dilara Kirazoğlu
24 Ocak 2021 - 05:17
Özlem Hanım merhaba, Benim fikrimce en doğru olanı yapıyorsunuz. İçimizde tutarak daha fazla öfke yükünü taşımamıza gerek yok. Bize zarar vereceğini düşünüyorum. Yorumunuz beni çok mutlu etti. Teşekkür ederiz. Mutlu bir pazar günü dilerim :)